21 Haziran 2010 Pazartesi

Özlemek...



Bilemiyorum kaç Aupair'in başına geliyordur ama ben çok şaşırıyorum bu halime.
Amerika'dan döneli yani Aupair'liği bitireli 1 yıla yakın oldu. En son birlikte olduğum aile ile iletişimimiz neredeyse kalmadı. Ancak rüyalarımdan çıkmıyorlar.

Nasıl bir durumdur çözemedim. Ya bilinç altındakiler yada özlem buna neden oluyor. Çocukların büyümüş halini sadece Facebook'taki fotoğraflarında gördüğüm için rüyalarımda da bıraktığım minik halleriyle yer alıyorlar. Ama her seferinde çok ama çok özlediğimi fark ediyorum.

Dün gece yine o rüyalardan birini gördüm. Ufaklığı kucağımdan indirmiyordum. O kadar çok özlemişim ki öpe öpe bir hal oldum. Kendisi bıraktığımda 2.5 yaşındaydı. Şimdi 3.5. Rüyamda annesi elimden almak istiyor artık ama ben bırakmıyorum. Ve "madem o kadar çok istiyorsun gel geri ve bak yine çocuklara" diyor. Bende "yok iş olarak yapamam ama sevmeye gelirim böyle" diyorum. Bu sefer diğer rüyalardan farklı olarak anne ile de aramız çok iyiydi. Rüyalarımda hiç iyi olmadığımızı görüyordum nedeni de pek iyi ayrılmamış olmamız olsa gerek.

Kimi özlersem özleyeyim bu sıklıkla rüyalarımda görmemiştim. Ayrı bir duygu bu anlam veremediğim. Aupair'ken işimden o kadar şikayetçiydim ki, hayatta aklıma gelmezdi rüyalarımda göreceğim.

Sonuçta sevdiğin, bir yıl boyunca evini, hayatını paylaştığın insanlar, sevmediğinse yaptığın iş. Ancak kaybedilince anlaşılıyor sanırım değeri. Biraz geç de olsa anladım bunu.

PS: Benim ufaklığın aynen böyle bir teddy bear ı vardı yatarken elinden bırakmadığı.

8 Nisan 2010 Perşembe

Miami Tatili


İki haftanız var. Çok mu uzun geldi? Bütün yıl yorgunluğundan sonra anlamıyorsunuz bile o tatilin nasıl geçtiğini. Biterken de "yine mi çocuklar, yine mi iş" diyorsunuz.

Aupair'in yıllık tatil süresi 2 haftadır. Aile ile karşılıklı anlaşmanız üzerine istediğiniz her yere gidebilir haftaları bölerek kullanabilirsiniz. İster ülkenize ister başka ülkeye ister Amerika içinde bir yer. Tabi ülke dışına çıkarsanız vize konuları işin içine girecek uğraşacak zamanınız varsa ne ala ama ben hazır Amerika'dasınız burayı önce gezin derim. Böyle uzun bir tatilde de size uzak bir noktayı seçin derim. Hawaii, Miami California'da yaşayan biri için güzel seçeneklerden ikisi bence.

Hawaii'ye gitmek çok istemiştim ancak maddi durum buna el vermemişti. Maddi durum Miami'yi tercih etmemin bir nedeniyken diğeri de üniversiteden çok yakın arkadaşımın da Tennessee'de aupair olmasıydı. Ağustos ayının o sıcağında Miami'de buharlaştık ama süper bir tatil geçirdik. Buradan çıkarılacak ders yazın Miami'ye gitmemek olur. Ancak yazın daha ucuz olduğunu unutmayalım :)

San Francisco'da gece hayatını doya doya yaşayabildiğim için, tatili dinlenme ve etrafı gezme üzerine planladık. Ve tabiki hostelda kaldık. Bu en büyük tavsiyem olur sanırım. Özellikle Avrupa gezinizde ve Amerika'da mutlaka hostel deneyimini yaşayın hatta mümkün olduğu kadar kalabalık odada kalın. Tatilimizin çok güzel geçmesinin bir diğer etkeniydi odada kurduğumuz ve hala devam ettirdiğimiz arkadaşlıklar. İspanyol, İtalyan ve Amerikalı olan 5 erkekle aynı odada kaldık. "Aman nasıl yani erkeklerle mi?" demeyin. Emin olun çok daha rahattı. Çünkü ortada bıraktığımız hiç bir eşyanın kurcalanma, karışma ya da çalınma ihtimali olmuyor. Hatta dolaplarını, kilitlerini size verme inceliğinde bile olabiliyorlar. Tamamen international olması süper paylaşımlara ortam hazırladı. Zaten hostel mantığı sosyalleşmek için harika bir deneyim. Herkes gezgin ve genç. Anlatmaya, paylaşmaya hazır. Herkesle çok kolay tanışıp arkadaş olunabilen bir ortam. Yani Amerika'da tecrübe edilmesi gereken başka bir durum. Hostel seçimimiz uzun bir süreçti. Haritadan tam yerini öğrenmek fiyatları karşılaştırmak ve promosyonlarını incelemek. Ama çok doğru bir seçim yapmışız gidince anladık. (Jazz Hostel)

Miami'ye gelince. Bütün gün deniz, kum, güneş takıldık. Tabi kavrulduk ve sürekli yağlandık. Hostel South Beach'teydi. Böylece en meşhur plajın dibinde hem gündüz hem geceleri eğlenme imkanımız oldu.

Sonu gözükmeyen plajda hiç bir atraksiyon yok. Bizim beach clublardan sonra çok sakin geldi. Denizle cadde arasında çok geniş plaj ve park alanı olduğu için cadde kenarındaki bar ve restorantların denizi görme imkanı olmuyor. Sokak dizaynı ve çalışanların turistlere yaklaşımı bana Kuşadası'nı anımsattı. Bir paralel uzun caddede mağazalar var ve her yer turist kaynıyor. Bizi de İspanyol sanıyorlardı zaten.

Bir gün Miami downtown a gidip gezdik. Bir gün meşhur Florida Key lerinden Key West'e gittik. Aslında bu hostelin promosyonuydu. Eğer 3 gece 8 kişilik karma odada kalıyorsanız size bu turu hediye ediyorlardı. Tabi atladık. Amerika'nın en güney ucuna da gittik. Snorkeling yaptık. Denizin dibini izleme yani. Okyanusta rengarenk balıkları yukarıdan izlemek çok keyif vericiydi. Her gün aynı yerde denize girmekten sıkılınca da, atlayıp public transportation a şehrin bir ucuna gidip girdik denize.

Ozaman Miami'de de hiç bir şey yokmuş çok sıradan deyip geçmiştim ama şimdi geriye bakınca çok güzel tecrübeler yaşadığımı fark ediyorum. İyi ki yapmışım.

PS: Bu arada koca okyanusta yüzerken Türklerle karşılaşmıştık. Her yerde varız bir kez daha yüz yüze geldim bununla. Amerika'nın her köşesinde Türk var yani.

9 Mart 2010 Salı

Seçilme Zamanı

Aupair ajansına başvurdunuz, onayınız geldi ve ailelerin sizi aramasını bekliyorsunuz. Heyecanlı ve stresli bir dönem sizi bekliyor demektir. İlk aile beni kep törenimde aramıştı. O gürültüde, ilk kez telefonda ingilizce konuşmaya çalışıyor olmak daha da stresti. Ardından bu ailenin yorumu sanırım ingilizcemin yeterli olmadığıydı. Ki nedense başka hiç bir aile bu yorumu yapmadı.

İlk hafta hiç aile aramamasına rağmen sonraki haftada yaklaşık 10 aile ile görüşme şansım oldu. Çoğu aile önce mail atıyor ardından da size uygun zamanı sorup aramak istiyor. İlk arayan aileye hemen "tamam geliyorum bekle beni Amerika" demeyin derim. Neden derseniz, farklı ailelerin beklentilerini ve koşullarını kafanızda tartma fırsatınız olur. Yani bekleyip "aa kimse çıkmıyor bak bu çıktı hemen kabul edeyim" demeyin. İçinize sinmesini bekleyin, sonuçta en az bir yıl geçireceksiniz. Aylarca bekleyen arkadaşlarım oluyor ve sonra içlerine sinen aileye gidiyorlar. Buda demek değil ki hiç birini beğenmeyin 3 ay bekleyin.

Benim arzularım vardı mesela kafamda. Yaşları büyük çocukları olan aile ile eşleşmek ve California'da yaşamak gibi. Şansıma 7 ve 11 yaşında çocuğu olan San Francisco'ya 20 dk uzaklıkta yaşayan bir single mum aile aradı. 1 gün öncesi de neredeyse başka bir aileye tamam diyordum ki şansım varmış. Çok sevinerek atladım o aileye. Onlarda beni sevdi ki hemen kabul ettiler.

Telefondaki görüşme 2 kez oldu ve ok dediler. Kimileri uzun uzun konuşuyor ayrıntılı vs.. benimki öyle olmamıştı. Sonu ne oldu derseniz 11 ay sonra yollarımızı ayırdık. Farklı nedenlerle tabiki.

Ailenin sizinle uyup uymaması önemli, sizin özel yaşamınıza saygısı, free time ınıza ne kadar müdahale edeceği ve size nekadar tecrübe kazandırabileceği. Yani Türkiye'de bir yılınızı nasıl geçirirdiniz onu düşünerek, hiç tanımadığınız bir yerde ve bir ailenin yanında sıkılmadan bunu gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinizi tartmaya çalışın. Nasılsa geçer demeyin koskoca bir yılınız zehir olabilir.

Ailenin beklentileri ve çalışma saatleri konusunda anlaştıktan sonra, sizde açıkça sorun neler yapmak istediğinizi ve onların size neler katabileceğini. Aupair ajansınız size sakın direk söylemeyin der. Evet mantıklı ilk telefonda "aslında ben master yapmak için Amerika'ya gitmek istiyorum ama param yok. Şimdi sizde kalayım sonra ona bakacağım."demeyin tabiki. Ama "ileride ingilizce eğitiminden sonra boş zamanlarımda mesleğimle ilgili eğitim almak isterim" diyebilirsiniz. Sonuçta size neden gelmek istediğinizi soracaklar. Toz pembe "ben çocukları çok severim yok kültürünüzü öğrenmek istiyorum" durumları ileride iki tarafı da mutsuz edebilir. Başında açık olmak gerek.

Benim ilk ailem sormuştu ve kendileri söylemişti. İlk dönem ingilizcenin geliştirirsin sonra marketing eğitimi alırsın diye. Tabi şunu unutmayalım. Biz çocuk bakıcısıyız. Orada bulunma ve o ailede yaşama amacımız o. Onun yanında boş kalan zamanda diğer arzularımızı gerçekleştirebiliriz ki bunun esnekliği çalışma saatlerimize ve ailenin inisiyatifine göre değişir.

Benim yaşı büyük çocuk isteme nedenlerimden biri de buydu. Bütün gün okulda olacakları için bana da okula gitme, eğitim alma zamanı kalıyordu. Ama bebekle ilgileniyorsanız akşam programı bulabilirsiniz yada belki haftasonu.

Videoda özetle 4 unsurdan bahsettim:

Açık ve net olun ama ailenin gözünü korkutmayın. Unutmayın çocukları için sizi başka ülkeden getirtiyorlar sizin eğitiminiz yada geleceğiniz için değil.

6 Mart 2010 Cumartesi

Amerika'dan İthal Çocuk Bakıcısı


"Hiç iş bulamazsam en azından çocuk bakarım." diyordum Amerika'dan dönmeden önce.

Tabiki ciddi değildim. İdealler uğruna Amerika'ya atla git. İki yıl kal. İngilizce geliştir. Eğitim al. Staj yap. Sosyal medya üzerine yoğunlaş. Bunları yaparken de bir yığın çocukla oyna, uğraş, altını değiştir yemeklerini yedir, okula götür, oradan al parka götür vs...

Amaçlarınızı belirleyip ilerliyorsunuz sadece ve elinizden geldiği kadar tadını çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Amaç: Eğitim alıp uzmanlaşmak, Türkiye'de fark yaratacak tecrübelerle geri dönmek ve daha kolay iş bulabilmek.
Yapılacaklar: Önüne gelen her fırsatı değerlendirmek (gerek eğlence anlamında gerek eğitim anlamında), Türk arkadaşlardan mümkün olduğunca uzak kalmak ingilizceyi geliştirebilmek için. Daha da eklenebilir tabiki.
Nasıl yapacağım? Ailenin yanında kalıp çocuk bakarak. Neden olmasın. Eğer amaçlarıma ulaşmamın bir yolu buysa neden olmasın ki. Hem yeni kültür öğreneceğim. Hem dilimi geliştireceğim. Hem yeni bir meslek edineceğim ve hiç bir şey olamazsam Amerika'dan ithal çocuk bakıcısı olacağım :) Bunu ciddiye almayın sakın çünkü kendi ülkemizde böyle olmuyor. Bizde üniversite mezununun tanıdığı çevrelerde parayla çocuk bakıyor olması hiç de normal karşılanmaz Amerika'dan ithal bile olsa.

Peki ülkemize döndüğümüzde bu yeni meslek para dışında bize ne mi sağlıyor?
-Annesi yanında ağlayan bir ufaklık gördüğünüzde "durun susturabilirim" deyip müdahale etme isteğini,
-Geç yatırılan çocuğun ailesine kızma isteğini,
-Ne zaman çocuk muhabbeti yapan birileri duysanız, çocuğu nasıl yetiştirdiklerini öğrenip onlara tavsiyede bulunma arzusunu,
-O an bir çocuğunuz olsa harika şekilde yetiştirebileceğinizi iddia etmenizi,
-"Artık senden süper bir anne olur" dediklerinde sonuna kadar onaylayıp "Kariyerde yaparım çocuk da" demenizi.

Kısacası uzman olduğunuz bir alanınız daha oluyor. "Çocuk bakıcılığı yada annelik rolü". Bir kadının yaşamındaki en büyük rolünün uluslararası tecrübesi edinilmiş oluyor. Ve gerçekten de iyi oluyor.

Tavsiye ediyor muyum? Kesinlikle! Ama neyi?

Bunu diyen patronumdu.

Facebook profilime gözü takılmış. Daha doğrusu Facebook'taki fotoğraflarıma. 52 adet albümden oluşan Facebook fotoğraf arşivimde gezinirkenki yorumu "ne çılgınmışsın sen" oldu.

Amerika'dan döndüğümden beri herkes soruyor nasıldı? diye. Eğlenceli kısmı, bana kattıklarının bir kısmı ve tecrübelerim Facebook fotoğraflarında var aslında. Tabiki diğer yüzü de bende. Ve anlatmakla anlaşılması zor ancak yaşanması gereken bir durum.

İki yılı Amerika'da aupairlik yaparak geçirmiş biri olarak (yani iki yıl aupair olarak dayanabilen nadir Türklerden biri olarak) kesinlikle tavsiye ediyorum. Yanlış anlaşılmasın burada üzerine basarak tavsiye ettiğim şey yurtdışı tecrübesi. Aupairlikte bunun yollarından biri. Amerika'ya gidebilmek için eğer daha iyi bir imkanınız var ise kesinlikle onu tercih edin. Yok ise aupairlik okadar da kötü olmayabilir.

5 Mart 2010 Cuma

A New Beginning...



I am back.

When I started this blog there were other blogs about aupair experiences too. The problem was their last posts. There were not any blog which was standing. And I told myself I would countinue to write this blog even if finished my aupair program. But things did not go like that and I gave up writing the blog.

Now I am starting from the beginning. And I guess my blog will be in Turkish to help prospective Turkish Aupairs who need to improve their English.

Let's begin!!!